Klasik bir giriş olacak ama Budapeşte’yle ilgili ilk bizi okuyanlar için şu cümleyle başlayalım ki; Budapeşte, Buda ve Peşte olarak ikiye ayrılan bir şehirdir. (Bu önemli bilgi HER yerde kaşınıza çıkacaktır) Ortadan geçen Tuna Nehri bu 2 bölgeyi birbirinden ayırır ve geziyi günlere bölme açısından ipucu verir.
Tarihi yapıları, yaşam biçimleri, yemekleri ve en en en önemlisi gece ışıklandırmasıyla Budapeşte, favori şehirlerinizden biri olacak.
Budapeşte için ideal gezi süresi 3 tam gün. Eğer daha fazla gününüz varsa çevre illeri olan Estergon ve Szentendre’yi de görebilirsiniz.
Şehri günlere bölerken Buda bölümüne 1 gün, Peşte’nin merkezi bölümüne 1 gün ve uzak bölgelerine (Termal Hamam, Margarit Adası gibi) 1 gün şeklinde bölümleme yapabilirsiniz. Şehrin Peşte tarafı bebek arabasıyla gezmeye oldukça uygun fakat Buda tarafında kesinlikle ulaşım araçları kullanmanızı tavsiye ederiz.
Buda
1. Gellert Tepesi
Buda tarafında bulunan bu tepe, Budapeşte’nin muhteşem manzarasını en yüksekten izleyebileceğiniz nokta. Tepe denilince bizim aklımıza daha az yükseltili bir yer gelmişti ama burası oldukça dik ve çok yüksek bir nokta. Bu sebeple tepeye yürüyerek çıkmayı aklınızdan bile geçirmeyin. Hele de bizim gibi çocukluysanız 😀
Peki en kolay nasıl çıkılır?
Tepeye en yakın noktaya 27 numaralı otobüs gidiyor. Otobüsten indikten sonra sadece 3-4 dakika daha yokuş çıkmış oluyorsunuz. Otobüs bile tepeyi zorla tırmanıyor hayal edin 😀
Otobüs Móricz Zsigmond körtér meydanında, aşağıda kırmızı okla gösterdiğimiz noktadan kalkıyor. Otobüs biletini meydanda bulunan tramvay duraklarındaki biletmatiklerinden alabiliyorsunuz.

Yine de nefesinize güveniyorsanız Elisabeth Köprüsü’nün bulunduğu noktadan tepeye yürüyerek tırmanabilirsiniz.
Tepeye çıktıktan sonra sizi Özgürlük Anıtı karşılayacak. Anıt, kentin Nazi işgalinden kurtarılmasını anısına 1947 yılında dikilmiş. Özgürlük Anıtı’nın sağında kalan heykel şeytanı, sol tarafındakiyse ilerlemeyi simgeliyor.
Tepenin adı, isyancı Macarların piskopos Gellert’i bu tepeden varilin içinde aşağı atarak öldürmelerinden geliyor. Bu acı olayın adına Aziz Gellert’in tam da aşağı atıldığı noktaya dev bronz heykeli dikilmiş. Bu heykel de Gellert Tepesi’nde karşınıza çıkacaklar arasında.
2. Buda Kalesi
Budapeşte’ye gelen turistlerin en çok ziyaret ettikleri yerlerin başında gelen kale, görkemli duruşuyla ilk dikkatinizi çeken yapılardan biri olacaktır. Geçmişte kraliyet sarayı olarak kullanılmış olan kale günümüzde kent müzesi olarak kullanılmaya devam ediyor.
Müzelerde sergilenen eserler kadar ilgi gören bir diğer özelliğiyse bulunduğu konum. Çünkü Buda Kalesi’nin manzarası gerçekten görülmeye değer. Zincir Köprü, Aziz Stephan Katedrali ve Parlamento Binası’nı daha yakından görebilme şansını yakalıyorsunuz ki bu 3 yapı Buda tarafından görülebilecek en güzel 3 şey.
Ayrıca, kalenin “ben de buradayım!” dediği akşam saatlerini mutlaka görmelisiniz. Olağanüstü güzel bir aydınlatmayla Budapeşte’ye ışıltı saçıyor. Zaten Budapeşte’nin gece gezileri bambaşka bir olaysa Buda Kalesi başrollerden birini oynuyor 😉
Kaleye en rahat şekilde Zincir Köprü’nün olduğu noktadaki finikülerle tırmanabiliyorsunuz. Finikülerin tek yön fiyatı 1100 HUF. Ancak macera arayanlar için yürüyerek çıkmak da mümkün. Finikülerin sol tarafındaki uysal yokuş ve akabinde gelişen dik yamaç ve merdivenlerle kaleye çıkabilirsiniz.
Biz bu yolu inerken kullandık. O sırada Derin pusette uyuyordu. Onu uyandırmadan fazla sarsmamaya çalışarak aşağı indiğimizde 10 kilo vermiş olduğumuzu fark ettik. Kesinlikle ama kesinlikle, sakın ha, asla çocukla ve hatta pusetle bu yöntemi seçmeyin. Gerekirse bir Langos az yiyip finikülerde sıraya geçin 😀
3. Balıkçı Tabyası
Budapeşte’nin muhteşem yapılarından biri de burası. Balıkçı Tabyası, kente estetik bir görüntü kazandırmak amacıyla 1900 ‘lü yılların başında yapılmış. Buda Kalesi bölgesinde ve Budapeşte manzarasının tadını çıkarabileceğiniz bir yükseklikte. Aynı zamanda Parlamento Binası’nın tam karşısında yer aldığı için harika fotoğraflar yakalayabileceğiniz bir yer. Tabi çılgın kalabalıktan fırsat bulabilirseniz.
Balıkçı Tabyası, Budapeşte manzarasını rahatça izleyebileceğiniz balkonlardan ve seyir pencerelerinden oluşuyor ve yapıyı gezmek ücretsiz. Eğer bu bölgede iddialı pozlar yakalamak isterseniz sabahın çok erken saatlerinde gitmenizi öneririz. Çünkü günün diğer saatleri gerçekten çok ama çok kalabalık oluyor ve fotoğraf çekmek için tenhalık kovalamak zorunda kalıyorsunuz.
Tabya’ya Kale’den yürüyerek rahatça ulaşabilirsiniz. Ancak Peşte tarafından geliyorsanız 16 numaralı otobüsle tepeye çıkmanızı tavsiye ederiz.
4. Matthias Kilisesi
Balıkçı Tabyası’na geldiğinizde karşınıza çıkacak olan görkemli yapı, Matthias Kilisesi. Osmanlı’nın hüküm sürdüğü yıllarda camiye dönüştürülen yapı, Buda tarafında göreceğiniz en eski binalardan birisi.
Kiliseye giriş ücretli. Ancak biz gerekli görmediğimiz için fiyatını bile sormadık açıkçası 😀
5.Zincir Köprü
Üzerine ne kadar destanlar yazılsa, şarkılar söylense, şiirler dökülse az. Çünkü savaşlarda defalarca gördüğü ağır tahribatlara rağmen hala dimdik ayakta.
Zincir Köprü’nün en önemli özelliği, şehrin Buda ve Peşte taraflarını birleştiren ilk köprü olması. 1850’li yıllarda yapılan köprü, 2. Dünya Savaşında kullanılmaz hale gelmiş ve 1949 yılında yeniden yapılmış.
Köprü’de dikkatimizi çeken en önemli şey, günümüz trafiğini kaldıramayacak kadar dar olmasına rağmen (tek gidiş-dönüş) hiç trafiğin sıkışmamasıydı. Bizim 5’er şeritli köprülerimiz karşısında düşman çatlatır gibiydi 😀
İki yakayı birleştiren tarihi köprüden yürüyerek geçmek Budapeşte’de yapmanız gerekenler arasındadır. Bir kenara not ediniz 🙂
Peşte
6.Parlamento Binası
Dikine dikine sipsivri çizgileriyle Budapeşte’nin simgesi haline gelmiş Parlamento Binası, kuşkusuz kentin en gösterişli yapısıdır.
Günümüzde Macaristan Ulusal Meclis toplantıları bu binada yapılmaya devam ediyor ve binayı rehberli turlar eşliğinde ücretli olarak gezebiliyorsunuz.
Bina Peşte tarafındaki kıyı şeridinde yer alıyor ve devasa yapısı nedeniyle fotoğraf kadrajına sığdırmak oldukça zorlaşıyor. Bu sebeple binayı en iyi, tam karşı kıyısında yer alan Balıkçı Tabyası’ndan, Tuna Nehri üzerinde düzenlenen tekne turları sırasında nehirden ve Parlamento Binası’nın arka bahçesinden fotoğraflayabilirsiniz 😉
7. Demir Ayakkabılar
Parlamento Binası’nın hemen ön tarafında göreceğiniz demir ayakkabı heykelleri, Nazi askerleri tarafından öldürülen Yahudiler’i temsil ediyor. Nazi Askerleri öldürmek üzere nehrin kıyısına dizdikleri Yahudiler’in ayakkabılarını çıkarmalarını isterlermiş. Nedeniyse ayakkabıların onların canlarından daha değerli olduğunu vurgulamakmış.
Böylesine acı günlerin anısına, 2005 yılında nehir kıyısına bu heykeller yerleştirilmiş. Heykellere çiçek bırakmak ve mum yakmak görebileceğiniz adetler arasında.
Demir ayakkabılar heykeline vardığınızda, boğazınıza bir şey düğümleniyor. Kendinizi çok kötü hissediyorsunuz. Tarihin kara günlerinde yaşananları ve insanlığa verilen önemi vurgulayan muhteşem bir heykel. Mutlaka görmenizi tavsiye ediyoruz.
8. Aziz Stephan Bazilikası
Parlamento Binası inşa edilene kadar şehrin en yüksek yapısı olan bazilika, Budapeşte’de mutlaka görmeniz gereken yerler arasında. Parlamento Binası ve bazilikanın 96’şar metre eşit yükseklikte olmasının önemli bir nedeni bulunuyor. Bu 2 önemli yapının birbirine eşit olması, din ve devlet otoritesinin eşit olduğunu simgeliyor ve şehirde bu 2 yapıdan daha yüksek bir bina yapmak yasak.
Kiliseyi gezmek ücretsiz. Girişte karşılayacak bağış kutusu sizi yanıltmasın. Çünkü birçok turist bu kutuyu giriş ücreti gibi görüp üzerinde yazan miktarı kutuya atmak zorunda hissediyor. Ancak böyle bir durum yok. Kutuya para atmak tamamen gönüllülük esasına dayanıyor.
9. New York Cafe
New York Cafe, Budapeşte’de kendinizi zengin hissedeceğiniz en önemli yerlerden biri. 😀 1894 yılında yapılmış olan cafe, dünyanın en iyi cafesi olduğunu iddia ediyor. Yemek yemek veya kahve içmek için bu cafeyi tercih edebilir ve gözünüzü ihtişama doyurabilirsiniz.
Baştan aşağı İtalyan mimarisiyle süslenmiş mekan girdiğiniz anda sizi büyüleyecek. O kadar İtalyan ki biz ilk girdiğimizde Vatikan’da bulunan ünlü Sistine Şapel’ine benzetmiştik.
Cafe’nin olağanüstü mimarisi, canlı klasik müzik eşliğinde yenen yemekleri, kulaklıkla gezen garsonları vs. bir yana dursun biz size bir turistin gözünden tarif edelim. Her şeyden önce eğer rezervasyonunuz yoksa girişte sıra beklemeniz gerekiyor. (Yaklaşık 20 dk.) Ardından sıra size geldiğinde uygun bulunan yere oturtturuluyorsunuz. Karşınıza göz kanatan pahalı menüsü geliyor ve ardından bütçenize göre bir şeyler sipariş ediyorsunuz. Fiyatlar gerçekten çok pahalı olduğu için en azından bir kahve içip (5 €) etrafı uzun uzun inceleme ve bol bol fotoğraf çekebilme şansı yakalamış oluyorsunuz.
Çocukla gidildiğinde kristal vazolar kırılacak, barok heykeller yamulacak diye oldukça strese giriyorsunuz onu da bilmenizi isteriz. Başarılar 😀
10. Szechenyi Termal Hamamı
Avrupa’nın en büyük termal hamamı olması nedeniyle oldukça meşhurdur. İki farklı termal kaynaktan beslenen bu havuzlarda kışın sıcak sıcak takıldığınızı bir hayal edin. İşte bu sebeple biz bu hamama girmedik. Ağustos ayının 40 derecelik havasında sıcak suya girmek bize pek cazip gelmedi. Ancak bu fikirde ne kadar yalnız olduğumuzu oraya gidince anladık. İçerideki insanlardan havuz görünmüyordu 😀
Her termal havuzda olduğu gibi buranında şifa vericiliği tavan! Ancak turistlerin genel olarak ilgilendiği başka şeyler var. Özellikle kış aylarında (mesela yılbaşı gecesi) bu havuzda gündüz partileri ve gece partileri yapılıyor. Böylece Budapeşte’ye sırf burası için bile gelen binlerce turist olduğu söyleniyor.
11. Kahramanlar Meydanı
Macarca’nın ne kadar çirkin bir dil olduğunu gösteren yer: Hösök Tere 😀 Macarların Avrupa’ya gelişlerinin 1000. yıldönümü anısına 1895 yılında inşaa edilmiş.
Ortada göreceğiniz uzun heykel meydana ismini vermiştir. Bu heykelin her iki yanında bulunan diğer heykeller Macar Kralları’nı temsilen yerleştirilmiştir.
12.Market Hall
Kentin en büyük kapalı pazar alanı burasıdır. İçeride bulunan ürünlerin çeşitliliği kadar iç ve dış mimarisi de görülmeye değer katan detaylardır. 3 katı bulunan bu pazarda, şarküteri, meyve, sebze, dolu dizgin paprika (kırmızı biber), hediyelik eşya ve yeme/içme mekanları bulabilirsiniz.
13.Terör Müzesi
Macaristan’ın Nazi ve Sovyet işgallerine uğrağı dönemlerde, halkın sorguya çekildiği ve işkence edildiği bu bina 2002 yılında müzeye çevrilmiş. Bina içinde; esirlerin tutulduğu hücreleri, Nazi ve Sovyet işgali sırasında yaşananların anlatıldığı belgeleri ve fotoğrafları görebiliyorsunuz.
Müze Macarların acı tarihi üzerine kurulmuş etkileyici bir yapı. Eğer müzeyi ziyaret etmek isterseniz 3.000 HUF karşılığında gezebiliyorsunuz.
14.Szimpla Kert
Bugüne kadar görüp görebileceğiniz en sıradışı bar konseptlerinden birine hazır olun!
Budapeşte’nin harabe barları oldukça meşhur. Harabelikten kasıt bayağı enkaz yani. Birbirinden yıkıntı odalar, ortada bir bahçe, eşyalar, duvarlar her şey ama her şey yıkık dökük. İşte Budapeşte’de bu barların en meşhuru Szimpla Kert. Bu kadar viraneliğin göze bu kadar şahane görünmesinde bir büyü var diye düşünüdük. 😀
Gündüz bir kımıltı olmayan bu yerin geceleri koptuğu bilgisine ulaştık. Çocuksuz geziyorsanız mutlaka deneyin. Biz gündüzünden bile etkilendik ki gece ne haldedir. Turistik olarak gündüz gözüyle de bir bakmanızı öneririz.
15.Margarit Adası
Şehrin içinde ama bir o kadar da şehirden bağımsız bir ada. Budapeşte’nin kuzeyinde kalan bu kendi halindeki adayı da zamanınız varsa görmenizi tavsiye ediyoruz.
Margarit Adası’na kara yoluyla da ulaşabiliyorsunuz. Bazı tekne turları, bu adada 1,5 saat mola veriyorlar. Tur seçerken bu detaya da dikkat edebilirsiniz.
Ada, büyük olduğu için yorulmadan gezmek isteyenlere çeşitli alternatifler düşünülmüş. İsterseniz bisiklet, isterseniz golf arabası kiralayarak ya da panoramik trenlere binerek adayı baştan aşağı gezebiliyorsunuz.
Bol bol ağaçlar, yeşillik ve biraz da cafe. Şehirden kaçıp huzur arayanlar için birebir. Aynı zamanda adadaki sincapları besleyebileceğimiz yazıyordu. Biz en çok da bu hayalle geldik ama 1 tane bile göremedik 😀
Eğer sıcaktan bunaldıysanız adaya girer girmez ayağınızı sokup serinleyebileceğiniz büyük bir süs havuzu bulunuyor. Aynı zamanda havuzun fıskiyeleri müziklere göre dans gösterisi sunuyor. Şiddetle tavsiye ederiz 😉
Gezilecek yerler bununla bitmedi. Listeye yazmadığımız ama karşınıza çıkacak, belki üzerinden yürüyeceğiniz bir çok yapı daha var bu şehirde. Budapeşte’nin birbirinden güzel köprülerini, brandayla kapanıp tadilata için göremediğimiz Opera Binası’nı, 3.000 kişi kapasiteli Avrupa’nın en büyük Sinagogu olan Dohany Sinagogu’nu, Paris ’in ünlü Champs Elysees’sinden esinlenilerek yapılmış Adrassy ut Caddesi de göreceğiniz diğer yerler arasında.
Budapeşte’den döndükten sonra gördüklerinizin aklınızdan uzun bir süre çıkmadığını fark edeceksiniz. Biz buna “Budapeşte’ye bağlanma sendromu” diyoruz 😀
Mutlu Seyahatler…
Comments 2