“Prag’da ne yenilir?” sorusu buradan gitmeden önce bizi en çok yoran ve endişelendiren bir konuydu. Çünkü Çek mutfağının elle tutulur bir şöhretinin olmamasının yanında, genellikle av hayvanları ve patates ağırlıklı menülerinin bizim damak zevkimize uymayacağından emindik.
Prag’a gittiğimizde gördük ki aslında Çek mutfağı denebilecek bir şey yok. Çek mutfağı diye anılan lezzetlerin nerdeyse tamamı ya başka ülkelerden birebir alınmış ya da yine başka ülkelerin lezzetlerine eklemeler yapılıp ismi değiştirilmiş. Bu sebeple Çek yemeklerini beğendiniz mi diye soracak olursanız buna verilecek bir cevabımız yok 🙂 Ama Çek Cumhuriyeti’nde yediğiniz yemekleri beğendiniz mi diye sorarsanız cevabımız 10 üzerinden 6.
Prag’a gitmeden önce uzun araştırmalarımız sonucunda 4 akşam için 4 ayrı mekan bulmuştuk. Bunları lezzetli yemek arayışından çok mekanların atmosferleri bakımından tercih edebilirsiniz. Hatta farklı damak zevklerine açıksanız çok çeşitli menüler bulabilirsiniz.
1.U Fleku

1499 yılından beri faaliyet gösteren bu restaurant aslında bir bira fabrikası. Prag’da yediğimiz en güzel Gulaş yemeği ve içtiğimiz en güzel Çek Birası bu mekandaydı.
Ortamı müthiş keyifli. Bir yandan akordeon eşliğinde müziğinizi dinliyor bir yandan da yemeğinizi yeyip biranızı ve likörünüzü yudumluyorsunuz.

Bu mekanda yediğimiz Gulaş yemeği bizden tam not aldı. Hatta normalde eti çok fazla sevmeyen Derin bile neredeyse birimizinkini tek başına bitirdi. Yemeğin yanında gelen beyaz şeyleri soracak olursanız, onlar ekmek. 2 dilimi bildiğimiz ekmek, diğer 2 dilimiyse kendilerine özgü içinde salamlı sebzeli gibi görünen özel bir ekmek.

Çeklerin ünlü tarçın aromalı likörü olan Becherovka’yı da burada deneyebilme şansı bulabilirsiniz. Yalnız likör getiren garsonların aşırı ısrarına aldanıp ikramdır sanmayın. Daha likörü tepsiden masaya koymadan önce adisyona işaret koyuyorlar 🙂
Bu arada çocuklu seyahat edenler için son derece müsait bir ortam. Garsonlardan mama sandalyesi istediğiniz takdirde çocuğunuz da siz de rahatça yemeğinizi yiyebilirsiniz.

U Fleku’yla ilgili en büyük eleştirimiz, garsonların ilgisiz tavrıydı. Siz mi geldiniz yoksa bira fıçısı mı içeri girdi? hiçbir ilgi alaka beklemeyin. Biz çocukla nerede otursak yer var mı diye bakınıp garsonlardan yardım istediğimizde, girip bakıp boş yer varsa oturabileceğimizi bu konuda yardımcı olmayacaklarını belirten tavırlar gösterdiler. Bu konuyu yaşarsanız kafanıza takmayın. Herkes çok rahat. Girin ve istediğiniz yere oturun. Bizim gittiğimiz mevsim yaz olduğu için bahçeye uzun uzun piknik masaları kurulmuştu. Orda boş gördüğümüz bir yere oturuverdik. Sonra masada tanıştığımız Japon çiftle sohbet edip, akardeon çalan amcanın Derinle şakalaşmasını görünce ortamın samimiyeti bizde acayip bir tat bıraktı.
Burada yediğimiz 2 Gulaş, 1 Bira, 1 likör ve 1 Cola’ya 635 CZK para ödedik.
2.U Medvidku

U Fleku’dan daha eski olması özelliğinin yanında, iç dizaynı ilk olarak dikkatinizi çekecek olan özellikleri arasında. Burada da tavsiye üzerine ördek yine banko yemeğimiz gulaş söyledik. 🙂

Gulaş yemeği bu 4 mekandaki en kötüsüydü. Ördek damak zevkine göre değişir ama biz beğenmedik. Eti tavuk etine çok benziyor ama biraz daha sert. Bu mekanın ördeği hakkında özellikle övgüler düzülmüştü ancak bizim için yeterli olmadı.

Ördek yiyeceklere bir de tavsiyemiz var. Porsiyonlar tüm bir ördeğin yarısı olarak geliyor ve rahatlıkla 2 kişiyi doyuruyor. Bu nedenle 2 kişi için 1 porsiyon ördek size rahatlıkla yetecektir.

Restaurantın en güzel özelliği güler yüzlü personellerinin olması. Bu konuda Çek vatandaşlarının soğuk yapısı nedeniyle sıcakkanlı birilerini görmek ortama hemen ısınmanızı sağlıyor. Bununla beraber bir diğer özelliği ise çocuk dostu olması. Genel itibariyle içerde sigara içilmesine rağmen, sigara içmeyenler ve çocuklar için ayrı bir bölüm yapılmış. Bu mekanda da mama sandalyesi isteyebilir ve yemeklerinizi rahatlıkla isteyebilirsiniz.
U Medvidku’da 1 Gulaş, 1 Ördek, 1 Bira ve 1 Sprite’a 550 CZK para ödedik.
3.Cafe Slavia

Prag’ın biz Türkler için ayrı önem taşıyan ünlü mekanı… Nazım Hikmet, sürgün edildiği yıllarda bu cafede oturup şiirlerini yazdığı söylenir. Zaten mekana girdiğinizde Nazım Hikmet’in fotoğrafını da göreceksiniz. Bir insanın ülkesinden sürgün edilmesi elbette ki oldukça üzücü bir olay ama bu cafeyi gördükten insanda sürgün edilme isteği uyanıyor 🙂
Kapıdan içeri adım atar atmaz şık bir mekana girdiğinizi hemen hissediyorsunuz. İçerden gelen canlı piyano sesi, mekan hakkında az çok fikir veriyor. Garsonların kibar tavrı ve Prag’ın eşsiz manzarası da eklenince “Ben nerdeyim?” diyorsunuz 🙂

Hem tatlı hem yemek yiyebileceğiniz, içki ya da kahve içebileceğiniz çok yönlü bir cafe. Bu mekanda da yemeklerimizden birini banko Gulaş, diğerini de tatlı ekşi sevenlerin beğenebileceği kızılcık soslu kremalı et yemeği (menüdeki ismini aklımızda tutmamız mümkün değil) söyledik. İçecek olarak da yine ben bira denerken, Ecem de Soda ile yetindi 🙂

Yemekleri genel itibariyle lezzetli ama yine de yediğimiz en iyi yemek değildi. Manzara ve şıklığın hatrına garsonların adisyona ekleyip emrivaki yaptıkları bahşiş tutarını da bilmenizi isteriz. 🙂
Cafe Slavia konum itibariyle Ulusal Tiyatro’nun hemen yanında, nehir kenarındaki köşe başındadır. Bu mekanda da 1 Gulaş, 1 Et Yemeği, 1 Budweiser Dark Bira ve 1 Schweppes için 621 CZK ödedik.
4.Mlejnice

Aslında burası başta aklımızda değildi. Sosyal medyada Gulaş’ı madem sevdiniz, orjinalini yapan yere gidin diye tavsiye edilince burayı da listemize koymuş olduk. Gulaş’ın anavatanı olan Macaristan mutfağından birebir orjinal haliyle, yani çorba haliyle yediğimiz tek yerdi. Astronomik Saate çok yakın bir ara sokakta bulunan bu mekan, ilk girdiğimizde bizi şoka uğrattı. Baştan aşağı bohem tasarımı ve küçüklüğüyle kesinlikle çocuklara göre bir yer olmadığını gördük. Üstelik bir de mama sandalyesinin de olmadığını duyunca bayağı endişelendik. Buna rağmen bizimle beraber çocukla gelmiş 3 aile daha vardı.

Orjinalindeki gibi ekmeğin içi oyulup kase haline getirildikten sonra çorbayı ekmeğin içine koyarak sunum yapılması etkileyiciydi. Sunumun yanında lezzeti de gerçekten tam puanı hakediyordu. Mama sandalyesinin olmayışından kaynaklı zorlu bir akşam yemeği olmasına rağmen tadını hala unutamadık. Prag’da şiddetle tavsiye edeceğimiz mekanlardan birisi.

Bu mekanda 2 Gulaş çorbası, 1 Kozel Dark bira (tavsiye edilir) ve 1 Sprite’a 489 CZK ödedik. Böylece bizim için en uygun mekan ünvanını aldı 🙂
Saydığımız bu 4 restaurant bizim akşamları ana yemek için tercih ettiğimiz mekanlardı ve hiçbirinden de aç kalmadık. Emin olun siz de birbirinden otantik bu mekanlarda damak zevkinize uyan bir şeyler bulacaksınız.
Lezzetli bulmasanız bile hiç olmazsa “Prag’da yediğimiz ördeğin…” diye başlayan cümlelerle Türkiye’de havalı cümleler kurma şansı yakalacaksınız 🙂 🙂
Mutlu Seyahatler….